9 Ocak 2012 Pazartesi

Sabır




Hadis-i Şerif:

Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.

Hikaye:

Gencin birisi Kabe’de hep,

- “Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım, sana hamdü sena ederim,” diye dua eder.

Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi:

- “Neden hep aynı duayı yapıyorsun, başka birşey bilmiyor musun?,” der.

O da anlatır:

Yedi sekiz sene önce yine Kabe’de iken içi altın dolu bir torba buldum. Tam bin altın vardı. İçimden bir ses:

- “Bu altınlarla, şunları şunları yaparsın” diyordu. Hayır dedim kendi kendime. Bu benim değil. Başkasının malı, kullanmam haram olur dedim. Bu sırada birisi

- “Şöyle bir torba bulan var mı?” diye bağırıyordu. Çağırdım onu.

- “Nasıl bir torbaydı? İçinde ne vardı?” diye sordum. Torbayı tarif etti ve “İçinde bin altın vardı” dedi.

- “Torban burada.” diyerek verdim. Adam torbayı açıp bana otuz altın verdi. Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim,

- “Bu köle için ne istiyorsunuz?” dedim. “Otuz altın dediler”. Adamdan aldığım otuz altını verip genci satın aldım. Bir iki yıl geçti. Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum. Bir gün onunla giderken karşıdan iki üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki,

- “Efendim, ben Fas emirinin oğluyum. Bu gelenler babamın adamları. Beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen iyi bir insansın. Onlara otuz bin altından aşağıya satma.” dedi. O kişiler yanıma geldi.

- “Bu esiri bize satar mısın?” dediler. “Satarım.” dedim. “Altmış altın verelim.” dediler. Ben de “Olmaz.” dedim.

- “Sen bunu pazardan otuz altına almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz” dediler.

- “Öyleyse gidin pazardan alın.” dedim. Arttıra arttıra yirmibin altına kadar çıktılar. Otuzbin altından aşağı olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Ben o otuzbin altın ile işyerleri açtım. Ticaret yaptım. Daha çok zengin oldum. Bir gün bana arkadaşlarım,

- “Çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim.” dediler.

- Ben de “Olur.” dedim. Nikah kıyıldı. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasında bir torba dikkatimi çekti. Kıza, “Bu nedir?” dedim.

- “İçinde 970 altın var. Babam Kabe’de bunu kaybetmiş. Bulan gence otuzunu vermiş. Kalanını da bana hediye etti. Çeyizine koyarsın dedi” diye anlattı. Demek ki bulduğum altınlar benim rızkım imiş. Vermese idim haram yoldan gelecekti. Şimdi helal yoldan yine bana geldi. Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbim’e hamd ederim.


Kelam-ı Kibar:


Sabrın en büyüğü, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı sabretmektir

Ka'bül-Ahbar

3 Ocak 2012 Salı

Merhamet


Hadis-i şerif:

Men la yerham, vela yürham: Merhamet etmeyene merhamet edilmez.

Hikaye:

Çocuğun biri yakaladığı bir serçe kuşuyla oynayıp duruyordu. Oradan geçmekte olan Hazret-i Ömer çocuğa sordu:
— Küçük bey, bak zavallı kuşun kanatlarından tüyler dökülüyor, çırpına çırpına da tâkattan düşmüş görünüyor. Ne olur bırak hayvancağızı!
Çocuk yaramaz olduğu kadar da merhametsizdi.
— Hayır, ben bu kuşla oynuyorum. İsterse kanatları
kopsun, karşılığını verdi.
Halife buna üzülmüştü. Bir teklif daha yaptı:
— Sana bir altın versem kuşcağızı bırakır mısın?
— Hayır bırakmam.
— Ya iki altın versem.
— Hayır, yine bırakmam.
— Peki üç altına ne dersin? Küçük yaramaz buna dayanamadı:
— Üç altına razıyım. Hazret-i Ömer:
— Al sana üç altın, deyip parayı uzattı ve serçe kuşunu alıp havaya doğru fırlattı. Pırıl pırıl çırpındığı kanatlarıyla bir anda gözlerden kaybolan serçenin arkasından sevinçle bakan Halife:
— Hayvanlara merhamet etmemiz lâzım. Hayvana acımayana Allah da acımaz, diyerek yoluna devam etti.
Seneler sonra, vefat etmiş olan Hazret-i Ömer'i mübarek bir zat rüyasında gördü. Şöyle bir sual sordu:
— Yâ Ömer, Rabbin seni nasıl karşıladı, rahatın nasıl?
Şöyle cevap geldi:
— Rabbim beni çok iyi karşıladı. Rahatım çok iyi.
— Ne sebebten Allah seni iyi karşıladı? Hazret-i Ömer şu bilgiyi verdi:
— Ben bir serçe kuşunu yaramaz bir çocuğun elinden kurtarmıştım. Meğer kuşcağızın yuvada aç bekleyen yavrusu varmış. Yaramaz çocuk onu öldürseymiş, yavrusu aç kalacak, yuvada ağzını aça aça ölecekmiş. Ben üç altın verip de serçeyi kurtarınca yavrusunu da ölümden kurtarmış olduğumdan Rabbim bundan memnun olmuş. Bu yüzden beni cehennem ateşinden kurtardı, iyi karşıladı.
Hazret-i Ömer'in bu cevabı Peygamberimizin şu hadîsini hatırlatmaktadır:
Siz yeryüzündeki canlılara acıyın ki, gökyüzünde melekler de size dua etsin, merhamet dilesinler. Allah'ın merhametini kazanasınız.